Bantmag

“SURFING ALANYA”: ÇAPASUNTA

 

RÖP SEDEN MESTAN

 

“BİLİNMESİ VE UNUTULMAMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ BİLGİ HERKESİN SÖRF YAPABİLECEĞİ VE BUNDAN DA BÜYÜK KEYİF ALACAĞIDIR. TEK İHTİYAÇ DALGA İLE BİRLİKTE SUYUN ÜZERİNDE KAYACAK BİR NESNE EDİNMEK…”

 

Yıllar evvel arkadaşlar arasında verilmiş bir sözün peşinde Alanya’da sörf yapmaya yollanan Çapasunta ekibi, geçirdikleri bir senenin ardından, sörfü hayatlarının merkezine koymalarıyla birlikte dalgalar arasındaki serüvenlerini Alanya’daki dükkânlarında ürettikleri sörf tahtalarıyla farklı bir noktaya taşıyorlar.

 

Kendinizi ilk kez sörf tahtası üzerinde bulmanız nasıl oldu? Ne zaman ve ne şekilde başladı bu serüven?

İlk kez, geçen yıl mart ayında, Alanya'da sörf tahtası üzerindeydik. Başlangıç noktasına gelirsek çok daha eskilere dayanıyor aslında sörf yapma isteğimiz. 10 yıl kadar önce, nerede ve ne şekilde olursak olalım 27 yaşına geldiğimizde bir yerde buluşup sörf yapma sözü vermiştik kendimize. O zaman sörfe dair pek bir bilgimiz yoktu, sadece çok fazla yapmak istediğimizi biliyorduk hayatımızın bir noktasında. Sözümüzü bir kişi eksik bir şekilde, düşündüğümüz tarihten iki yıl sonra gerçekleştirdik.

Sörfün Türkiye'de yapıldığını öğrendikten ve Alanya'da da üç kişinin (Mehmet Ali Soy, Mehmet Özgen, Hayri Yenialp) sörf yaptığını duyduktan tam bir hafta sonra kendimizce sörf yapmaya çalışıyorduk.

 

Hayatınıza ilk girdiği andan bu yana sörf sizin için neleri değiştirdi?

Kısaca belirtmek gerekirse, ruh ve fizik sağlığı olarak bize çok katkısı oldu diyebiliriz. Sörfe başlayacak olan herkes için de aynı etkinin geçerli olacağını düşünüyoruz. Aslında spor yapmaya/hareket etmeye çalışmak yerine, işin doğası gereği hareket etmenin hayatın bir parçası olduğunu anlamak bile mutlu edici bir durum bizim için. Suyun içinde olabildiğince çok kalmak da insanı iyi hissettiren şeylerden bir diğeri.

 

Sörfün bir hobi olmaktan çıkıp da sizler için bir hayat tarzı hâline gelmesi nasıl bir süreç izledi?

Bir filmi iki veya üçüncü kere izledikten sonar ancak görüp de anladığınız, ama aslında hep orada olan bir şeyi anlamak gibi aslında biraz sörf yapmak. Üzerimizdeki etkilerini gördüğümüz anda, zaten sörfün istesek de bırakamayacağımız bir şey olduğunu anladık. Sörf bizi bırakmadığı sürece istesek de istemesek de ona sonuna kadar bağlıyız artık. Bir kere sörf yapan herkes sörfçüdür bizim için, çünkü bu durum sevmeme şansımız olan bir şey değil.

Büyük ihtimalle, insanın insan olduğunun farkına varması ile birlikte kendini denizin, dalgaların içinde bulması da yakın zamanlara denk geliyordur. Koşmak, insan için ne kadar doğalsa, aslında dalgalarla oynamak da o kadar doğal olmalı. Fakat sudan uzak kaldıkça, izin kullanıp yılda sadece 5-10 gün denize girebilme özgürlüğümüz oldukça, bunu anlayabilmek de epey zaman alacaktır. Suyun içinden gelen varlıklar olmamız, suda olma isteğimizi açıklıyor bizce.

 

Sizler için vazgeçilmez sörf noktaları neresi?

Şu an için Alanya'daki bildiğimiz ve bilmediğimiz sörf noktaları. Sonrasında ise Türkiye'deki diğer yerleri bulmak ve oralarda sörf yapmak istiyoruz. Bizim bilmediğimiz birçok yerde, birçok insan da dalgalara bakıp buralarda sörf yapılabilir demiştir eminiz ki. Kendi çevresinde dalga olan yerleri bilenler varsa ve bizimle iletişime geçerlerse çok seviniriz. Tüm o yerler de herkes için vazgeçilmez hâle gelebilir böylece.

 

Sörfün bu coğrafyalarda fazla bilindiği söylenemez. Buralarda sörf hakkında yanlış bilinen, düzeltmek istediğiniz ya da sörf ile ilgili anlatmak istediğiniz neler var?

Üç tarafı denizlerle çevrili topraklarda yaşayıp da buralarda sörf yapılabileceğini düşünememek çok acı bir durum aslında hepimiz için. Daha da garip olanı, her tarafta dalga olduğunu bilip bunu görememek; bizim de bu kadar geç görmüş olmamız konusu, bizim de canımızı sıkıyor. Bizce, sörf hakkında yanlış bilinen en büyük gerçek, küçük büyük dalga olan her yerde bunun yapılabileceği. Konumu gereği de Alanya özellikle bahar ve kış aylarında dalgaların çok güzel geldiği bir yer. Havanın da genelde sıcak olması çok büyük bir avantaj. Sadece okyanus kıyılarında sörf yapılabileceği bizim için gerçekliğini kaybetmiş bir bilgi. Şartlar ne olursa olsun; İzlanda'da, Norveç'te, Alaska'da, yeryüzünün çeşitli bölgelerindeki göl ve nehirlerde bile sörf yapan insanlar olduğunu bilmek de bizi rahatlatıyor açıkçası.

 

Sörf tahtası üzerinde iken aklınızdan neler geçiyor, neler düşünüyorsunuz?

İstemeden dengeyi düşünüyoruz herhâlde. Dengeyi düşünmek diye bir şey de tam olarak olamayacağı için aslında hiçbir şey aklımızdan geçmiyor. Ama bunu da rüya görmeye benzetebiliriz. Zamanı algılayış biçimi olarak doğrusal bir düzenek kullanıyoruz. Rüya gördüğümüz zamanlarda üç saniyelik bir zaman dilimini sanki bir ömür gibi hissedebiliyoruz. Mekân ve zaman algısını kaybettiğimiz için geçen süre normal zamandan farklı oluyor. Sörf yaparken dalgayı hissedip onunla birlikte gitmeyi anladıktan sonra –ki buradaki anlamak kelimesi de epey zayıf kalıyor durumu anlatmak için– zaman da oldukça farklı işler bir hâle geliyor. Çok kısa bir süre içinde gördüğümüz bir rüyayı zaman algımızı kaybettiğimizden çok uzunmuş gibi hatırlıyoruz. Eğer doğrusal zaman kavramından çıkıp, zamana bir bütün olarak bakmayı başarabilirsek rüya gördükten sonra aklımızda kalan parçaları kendimizce birleştirmeyi başarabiliyoruz.

Sörf için de aynı benzetmeyi yapabiliriz. 20-30 saniyelik dalgayla birlikte gitme hâli bile olduğundan çok daha uzun geliyor. Bildiğimiz zaman da bu şekilde bükülebiliyor sörf üzerindeyken.

Dalga beklediğin anlardaysa sadece deniz gibi sonsuz hareketli bir görüntüye bakıp (televizyon ekranı/bilgisayar monitörü gibi sıkışmış ve tek boyutlu bir görüntüden farklı olarak) birçok şey düşünebiliyorsun. Ama denizin içinde(n) denize bakmak, özellikle de dalgalara bakıp üzerine çıkılıp çıkılamayacağını anlamaya çalışmak insanı istemese de fazlasıyla heyecanlandıran ve fark ettirmeden düşündürebilen bir aktivite doğası gereği.

Sörfte "o ânı" sonuna kadar yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Günümüzde, en doğal hakkımız olduğu hâlde, bunun ne kadar zor bir şey olduğunu düşünürsek, ânı yaşayabilmek oldukça güzel hissettiren bir şey. Kısacası, sorunun cevabı olarak “hiçbir şey” diyebiliriz aslında.

 

Sörf ve özgürlük fikrinin sıkça bağdaştırılmasının sebebi nedir sizce? Sörfün yarattığı özgürlük fikrinden yola çıkarak sorarsak, sörfün etrafında oluşmuş herhangi bir kitlesel hareket var mı geçmişte?

Bütün yukarıda saydığımız şeylerden öte bir şey söylememiz gerekirse, sörf diğer pek çok sporun aksine, spordan daha öte bir şey. Tırmanmak, yüzmek, koşmak, sokakta top oynamak gibi bir aktivite aslında. Bunları yaparken ne kadar özgürsek, sörf yaparken de o kadar özgürüz. Snowboard için bile dağın tepesine çıkmak için teknolojik âletlere ihtiyacınız var, hattâ bunun için bir de üzerine para veriyorsunuz. Sörfün güzel yanı bunu sadece bir tahta parçasıyla bile yapabiliyor olmanız. Hattâ “bodysurf”te kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. O kadar ki, bodysurf'ü çok sevmemize rağmen sörfe tercih edecek kadar anlayacak seviyede bile değiliz.

Sörfün etrafında oluşmuş en önemli kitlesel hareketse din olsa gerek. İlk yapılmaya başladığında ibadet edercesine denize, dalgalara çıkılıyormuş. Herhâlde bu tek örnek bile başlı başına nasıl bir kitlesel harekete dönüşebileceğini anlatıyor sörfün. Batılı misyonerler de bunu anlayıp Hıristiyanlığın yayılmasını engelleyeceği için sörfü uzun süreler boyunca doğduğu yerlerde yasaklamışlar. Bizce, dünyanın herhangi bir yerinde sörf yapan bir kimse istese de istemese de kitlesel bir hareketin parçası olarak görülebilir.

Her spor, belki de güzel olan her aktivite, insan tarafından günün birinde endüstriyelleştirileceği için sörf yarışmaları ve sörf üzerinden çok büyük paralar kazanan şirketler hep olacak. Ama bilinmesi ve unutulmaması gereken en önemli bilgi, herkesin sörf yapabileceği ve bundan da büyük keyif alacağıdır. Tek ihtiyaç, dalgayla birlikte suyun üzerinde kayacak bir nesne edinmek. Hayatının herhangi bir noktasında suyun içinde olup da mutlu olan herkes sörf yapabilir bizce. Sudayken dalganın enerjisiyle karşılaşıp da refleks olarak gülmeyen bir insan olabileceğini düşünmüyoruz.

 

Sörf tahtası tasarlama ve üretme işine nasıl koyuldunuz? Bu konuda takip ettiğiniz ya da örnek aldığınız çalışmalar, isimler var mı?

İstanbul'dan Alanya'ya geldiğimizde aklımızda sörf yapmaktan başka bir şey yoktu.

Türkiye'de sörf tahtasına ulaşmak zor ve pahalı. Üretim fikrimiz ilk olarak buradan çıktı. Bu yüzden önce kendimiz için denge tahtası yaparak başladık. Dengenin ve bunu bulmaya yardımcı denge tahtasının, sörf ve diğer tüm sporlar için ne kadar gerekli olduğunu anlamamızdan sonra ise bunun üretimine geçtik. Dalga olmayan günlerde yapabilmek için de longboard (uzun kaykay) yaptık, sonrasındaysa sörf tahtaları geldi. Her şeyi öncelikle kendi kullanımımız için yapıp sonra da bunu insanlarla paylaşmak istedik.

 

Sörfün pek çokları için bir tür hayat tarzı… Sörfün ritüelleri neler? İçlerinde sizler için vazgeçilmez olanları hangileri?

Sörfün hayat tarzı olmaması mümkün olan bir durum değil zaten. Önceden de dediğimiz gibi bir kere bile sörf yapan herkes sörfçüdür bizim için. Bir de bunu çok uzaklara, başka ülkelere gitmek zorunda kalmadan yapabilmek de birçok insanı mutlu edecektir. Bu sayede, sörf birçok insan için vazgeçilmez bir aktivite, belki de bir hayat tarzı hâline gelebilir.

Sörf zaten başlı başına bir ritüel aslında. Bu yüzden ritüelden çok yapılması gereken şeyler var diyebiliriz. Düzgün beslenmek, güzel müzik dinlemek, aslında sonuç itibariyle kendine iyi bakmaya çalışmak, istenirse ritüel olarak algılanabilir.

 

Çapasunta olarak önünüzde nasıl bir eylem planı var? Şu sıralar gündeminizi neler meşgul ediyor? 

Artık Alanya'da bir dükkânımız var. Bununla uğraşıyoruz. Sizinle beraber yaptığımız denge tahtaları ve longboardların olduğu bir sergimiz var bu ay, o da bizi oldukça heyecanlandırıyor.  Ayrıca, 23 Nisan da coşkuyla beklediğimiz günlerden biri.

Bunlar dışında, yapabildiğimiz kadar çok sörf ile ilgili ve ilgisiz video ve fotoğraf çekmek istiyoruz. Bizimle beraber birşeyler yapmak isteyen herkese de kapımız sonuna kadar açık. Bunun dışındaki eylem planlarımız ise zamanı geldikçe www.capasunta.com üzerinden paylaşacağız. Bakmak, katılmak isteyen olursa, bekleriz.