Bantmag

JAPONYA’DAN BUGÜNE KADAR ÇIKAN EN ETKİLİ GRUPLARDAN BİRİ OLARAK ANILAN GHOST’UN LİDERİ MASAKI BATOH’UN DRAG CITY’DEN KENDİ ADIYLA YAYINLADIĞI ALBÜM İKİ BÖLÜMDEN OLUŞUYOR…

 

Kendi icadı cihazla beyin dalgalarını seslere çevirdiği doğaçlamalar ve depremde ölenlerin ruhlarına adanmış, geleneksel Japon çalgılarıyla icra edilmiş kompozisyonlar. Masaki Batoh şüphesiz Tokyo müzik sahnesinden çıkan en karizmatik figürlerden biri. Neredeyse 2 metre boyunda, yapılı, karizmatik bir Japon olmasının yanısıra karatede de siyah kuşak. Ayrıca Tokyo’nun en önemli akupunktur doktorlarından biri ve elbette yeri psikedelik folk-rock ve deneysel müziğe gelince de eşine az rastlanır bir müzisyen. İşte bu on parmağında on marifet kişilik şu sıralar yeni albümü Brain Pulse Machine ile yine kendinden bahsettiriyor. Doktorluğa verdiği ağırlık ve ardından gelen yıkıcı deprem sebebiyle uzun süre sessiz kalan Batoh, üzerine kafa yorulacak bir çalışma ile dönüyor. Albüm, akupunktur eğitimi gereği insan vücudundaki enerji alanlarından oldukça iyi anlayan Batoh, beyin dalgalarını algılayıp bunları sese dönüştürebilen bir cihaz ile albümün ilk yarısını şekillendiriyor. BPM adını verdiği cihaz ile elde ettiği seslerle giriştiği bu şarkılar daha deneysel ve doğaçlama bir kulvarda. Albümün ikinci kısmında ise Batoh ruhunu depremzedelere çeviriyor ve tamamen geleneksel ve eski enstrümanlarla bestelenmiş ve icra edilmiş ağıtlara yer veriyor. Albümün tüm geliri ise Japon depremzedelere verilecek, bilginize. Bu nokta anlatımı bırakıp sözü Batoh’a devredelim ve albümü, depremi ve kendi dünyasında olup bitenleri ondan dinleyelim. Röportajın sonunda, BPM cihazını nasıl kullanacağınızı anlatan video’yu da mutlaka izleyin deriz.

 

Farklı enstrümanlara duyduğun ilginin dışında kendin de yeni enstrümanlar icat ediyorsun. Bu ilgin nasıl başladı? İcat ettiğin ilk enstrüman hangisiydi?

Aslında bu ilgim nereden geliyor bilmiyorum ama muhtemelen Hieronymus Bosch, Arnold Bocklin, Peter Brugel, Luigi Russolo, Moondog gibi radikal sanatçılarla sürrealistlerden etkilenmiş olabilirim.

Sürekli olarak yeni sesler peşinde olma tutkusu benim doğamda var. Bu her zaman doğal bir öncelik olmuştur benim için. İlk icadım mı? Üzgününüm ama hayatımda hiç yeni bir şey icat etmedim. Ben sadece hünerimi geliştirerek sürekli kafamın içinde yankılanan sesi yaratmaya uğraşıyorum. Bu sesin neye benzediğini başkalarına açıklamaya çalışsam eminim ki kimse anlamaz. Bu yüzden yeni enstrümanlar peşinde olup bu sesi yaratmaya çalışmam gerektiğini anladım. Sanırım ilk el yapımı enstrümanım boş bir film kutusu ve ipek şeritlerden ürettiğim,  “böcek vızıltısı” anlamına gelen “Giri Giri Pee” adlı âletti. Burada geleneksel bir oyuncaktır bu ayrıca.

 

Brain Pulse Music iki farklı müzikal yaklaşımını da bir araya getiriyor. Bazı parçalar deneysel sesler üzerine kuruluyken diğerleri geleneksel bestelerin bir ürünü. Ayrıca bu iki farklı yaklaşım albüm boyunca birbiriyle muhteşem bir uyum sergiliyor. Bundan yola çıkarak eski ve modern sesler arasında bir bağlantı kurmanın yolunu bulduğunu söyleyebilir miyiz?

Benim için bu ikisi arasında herhangi bir fark yok. Kompozisyon, doğaçlama, elektronik sesler, açık alanda yaptığım kayıtlar, şiir, meditasyon… Bunların hepsi içimde aynı yerden yükseliyor. Ayrıca bunların hepsi gündelik hayatımda akupunktur tedavisi ve sohbetler kadar önemli bir yere sahip.

Doğaçlamanın genel olarak gerektirdiği üzere (bu arada albümdeki tüm parçalar doğaçlama sonucu ortaya çıktı) kimsenin amaçlı olarak bir katkıda bulunmadı. Sözde doğaçlama müzik yapan müzisyenler enstrümanlarını hiçbir etki altında kalmadan özgürce çalıyorlar ama çoğunlukla bunlar son derece yetenekli müzisyenler ya da bilinçli olmadan “doğaçlama müzik yapma”, “deneysel”, “agresif” ya da “psikedelik” sesler yaratma konusunda edindikleri deneyimin peşinde gidiyorlar. Plak endüstrisi ortaya çıktığından bu yana duyduğumuz doğaçlama parçalar başlangıçta son derece ilginç olsa da keyifsiz bir hâl aldı. Doğaçlama nasıl olmalıdır ki?

 

Beyin dalgalarıyla müzik yapma ilhamını nerden aldın? Beyin dalgalarıyla müzik yapmak için zihnin meditasyon hâlinde olması gerektiğini anlatıyorsun… Sen meditasyon yapıyor musun?

Akupunktur yaparken genelde meditasyon yapıyor oluyorum doğal olarak, ama Yoga ya da Zen gibi Asya meditasyonları yapmıyorum. Elbette bunları çok uzun zaman önce öğrendim ve uzun süreler de yaptım, ancak ikisi de benim tedavi yöntemlerime uymuyor.

Son 20 yıldır Tokyo’da akupunktur doktorluğu yapıyorum. Ghost 1984 yılında, tıp kariyerimden biraz daha önce başlamıştı. Müzik ve akupunktur benim ruhsal ifademdir. Benim için son derece doğal şeyler. Açıkçası müzik için hiçbir zaman fazla bir çaba sarf etmedim, öte yandan doğu tıp sanatlarını öğrenmek ciddî ve uzun bir yoldur. Bu sanatı ancak içinizi tamamen temizleyerek öğrenebilirsiniz ve bu uzun bir zaman alır.

Beyin dalgalarına çok uzun zamandır hayranlık duyuyordum. İnsan zihninden daha önce hareket eden bir sinyal, çok hızlı hareket ediyor; insanoğlu yalan söyle ama beyin dalgaları söylemez. Örneğin bir hastamı tedavi sırasında çok tedirgin olurlarsa beyin dalgaları çok düzensiz olabilir. Sonrasında belirli baskı noktalarına iğne batırdığım zaman 10 saniye içerisinde beyin dalgaları sakinleşiyorlar. Bir sürü insan ağır yan etkileri olan sakinleştirici haplar kullanarak yaşamak zorundalar, hastalarımın birçoğu öyle. Ama onlara uyguladığım tedaviler sayesinde (akupunktur, şifalı otlar, seitai ve BPM) ilaçsız bir hayat sağlayabiliyorum onlara. BPM’yi yaratma amaçlarımdan biri de buydu. İnsanların beyin dalgalarını düzenli hâle sokabilmek… 

Temel olarak bu albümün fikri 2010’un ortalarında çıktı. Sadece BPM ile yapılmış seslerden oluşan, son derece elektronik bir albüm düşünüyordum. Ancak 11 Mart 2011’deki büyük deprem her şeyi değiştirdi. İlk başta ölenler ve hayatta kalan yaralılar için bir ağıt yazmam gerektiğini düşündüm. Sonra yaptığım şeyleri satarak onlar için maddî destek bulmayı planladım. Sonra da daha yerel, organik müzikler çalmam gerektiğini düşündüm ve Kumano Codex serisi ortaya çıktı. Çünkü bu daha ruhsal şarkıların, kurbanların ruhlarını iyileştirebileceğini düşündüm.

 

Dünya Japonya’daki depremin yaralarının sarılması için büyük bir çaba gösterdi. Birçok organizasyon, sanatçı, müzisyen bir araya geldi, konserler, sergiler, etkinlikler düzenlendi. Japonya’da bunlardan haberdar oldunuz mu? Dünyada size destek olanların sesi oraya ulaştı mı ve bunlar yeterli oldu mu?

Evet, bize destek olan insanlardan haberdarız. Tüm o güzel insanlara da teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ama bu etkinliklerden ne kadar yardım toplandı ve yerlerine ulaştı mı, bunu tam olarak bilmemize imkân yok. Bu etkinliklerin kahraman hikâyeleri olarak dilden dile dolaşmalarındansa dünyada acı çeken başka insanları kurtarmak için model olmaları gerekir.

 

Grubun Ghots ile ilgili neler oluyor?

Ghost, 2010 Amerika turnesinden beri aktif değil. Ben kendi solo işlerime odaklandığım sırada büyük deprem oldu ve bir araya gelme fırsatımız olmadı. Umarım yakında yavaş yavaş toparlamaya başlarız.

 

Yakın zamanda en azından solo olarak Avrupa’ya dönme ihtimalin var mı?

Evet var. Bu haziran ayında SONAR’da çalıyor olacağım. Belki onun sonrasında minik bir Avrupa turnesi de olacak. Umarım o sırada tekrar İstanbul’u ziyaret etme şansım da olur. Güzel, tarihî, eski şehir Constantinople.