Bantmag

ANALOG SUICIDE OLARAK TANIDIĞIMIZ BATUR SÖNMEZ, UZUN YILLARDIR DENEYSEL ELEKTRONİK MÜZİK VE NOISE’UN TÜRKİYE ŞUBESİ OLARAK İŞİTSEL/GÖRSEL İŞLER ÜRETİYOR.

 

Transmit Records olarak düzenlediği Noiseİstanbul buluşmalarıyla dışarıdan çağırdığı benzer tavırdaki müzisyenlerle ortak çalışmalar yapan ve yola istikrarla devam eden Sönmez’den birkaç yanıt aldık.

 

10 seneyi aşkın zamandır Türkiye’de noise ve deneysel elektronik müzik adına aktif olarak ürün çıkartıyor ve bunları sunma platformları düzenliyorsun. Sence o günden bugüne neler değişti/değişiyor? Gözlemlerin neler?

Aslında, herşeyin fiilî olarak, 1999’da başladığını düsünürsek tam 13 sene olmuş. Tabiî ki o günden bugüne birçok sey değişti. İlk zamanlar bu kadar iyi mekânlar yoktu, rock barlarda konserler yapıyorduk. Dinleyici kitlesi vardı ama bunlar daha çok meraklı, pek bilgisi olmayan kimselerden oluşuyordu. O dinleyici kitlesinin yerine daha bilgili ve keşfetmeye açık bir kitle geldi dersek pek doğru olmaz. Olması gereken belki buydu ama, konumuz noise, elektronik, deneysel müzik olunca Türkiye’de hâlâ böyle bir kitle yok. Sebebini ben de merak ediyorum.

 

Bugüne kadar dışarıda, Doğu'da, Batı'da, pek çok etkinliğe katıldın ve performanslar yaptın. Noise sahnesi mekânsal olarak nasıl değişiklikler gösteriyor?

Noise sahnesinden kasıt noise müzik piyasasıysa, bu konuda gercekten tüm dünyadaki piyasalarla iletişimim var. Hemen hemen herkes de beni tanır. Kısaca, her ülkedeki noise müzik piyasası oldukça küçük oluyor. Buna rağmen bu alanda çalışan müzisyenler, uluslararası piyasada, kendi alanlarında yaptığı çalışmalarla tanınan sanatçılar olurlar. Bunların arasında, tabiî ki ülkeleri bağlamında daha şanslı olanlar ve desteklenenler de var.

 

Bugünlerde “teknik” anlamda eskiye kıyasla daha “kolay” olabilir deneysel elektronik/noise proje başlatmak. Bunu göz önünde bulundurarak, sen “iyi olan” konusunda seçiciliğini nelere göre değerlendiriyorsun? Seni harekete geçiren ya da tam tersi ilgini kaybettiren detaylar oluyor mu?

Hiç katılmıyorum. Şu dönemde deneysel electronik ve noise müzik projesi üretmek, teknik olanaklar gelişse de pek kolay değil. Her şey yapılabilir tabiî, ama iyisini yapmak için öncelikle iyi bir fikrinizin olması ve bunun yanısıra bilgi ve birikiminizle desteklemeniz gerekiyor. Bir de her zaman söylerim 2000’den sonra yeni müzik yok diye. Yeni arayışlar var tabiî, hepimizin yaptığı gibi ama hemen her şeyin denenmiş olduğu bu alanda yeni ve iyi yapmak hâlâ çok zor. Şu dönemde benim ilgimi çeken, şaşırtan pek bir çalışma görmedim. Tabiî ki hiç yok anlamı da çıkmasın bundan.

 

Japonya ve deneysellik deyince herkesin ağzı sulanıyor, orası kesin. Japonya’da performans yapmış çok insan yok çevremizde malûm. Biraz Japonya’daki deneyiminden bahsedebilir misin?

Japonya sizin de söylediğiniz gibi çok özel bir yer. Müzikal anlamda da öyle, bir defa Japonya’da müzik ve sanat yapıyorsanız, genel halktan cok farklı birisinizdir. İş benim alanım olanı, elektronik, noise vb. müziklere gelirse, çok daha ayrı duran insanlar olursunuz. O saygıyı da size gösterirler. Ben Japonya’ya, 2006 ve 2009'da iki kere gitmiş ve çok başarılı turlar yapmış biri olarak, gerçekten bu ülkenin noise müzisyenlerinin çok başka insanlar olduğunu  söyleyebilirim. Hepsi birer gerçek samuray ruhuna sahiptirler. Ama onların hayatları, Avrupa’daki çağdaşlarına göre iki kere daha zor, bu da ayrı bir konu.

 

Analog ekipmana olan yakınlığınla tanınıyorsun diyebiliriz. Dijital “noise” hakkında neler düşünüyorsun?

Dijital noise’dan neyi anlatmaya çalıştığınızı pek anlayamadım. Ben analog müzik aletleriyle, elektronik müzik yapmaya çalışan bir elektronik müzisyenim, bana göre noise muzik, günümüz elektronik müziğinin ta kendisidir. Yani noise müzik, gercek elektronik müziğin günümüzdeki değişmiş adıdır. Yıllar içerisinde, oluşmuş büyük bir elektronik müzik kültürünün son hâlidir. Dijital yani bilgisayar ortamında üretilmiş noise müzikler de olmaktadır. Bu alanda çalışan benim de birçok müzisyen arkadaşım vardır.

 

Performanslarında emprovizasyon dengesi nasıl oluyor? Önceden ne yapacağını tasarlamış mı oluyorsun? Emprovizasyona ne kadar yer bırakıyorsun?

Her projem, belli bir konsepti olan benim sanatsal ve müzikal yaklaşımımla oluşan yapıtlar oluyor. Elektronik müziğin vazgeçilmez öğesi rastlantısallık. Üretim ve uygulama aşamasında da bunun olması pek normal. Gösterilerde, tabiî ki bir tasarı ve hattâ tümden tamamlanmış besteler oluyor. Yalnız bunları birebir çalmak olayın ruhu itibariyle pek doğru gelmiyor bana. O yüzden, canlı gösterilerde emprovize sunum ayrı bir tat getirir. Bunu her gösterimde şu oranda yaparım dediğim bir sayısal oran yok. İlhan Mimaroğlu’nun söylediği gibi, sırf bu yüzden, elektronik müzisyen, geleneksel besteciden cok ayrı bir yerde. Belki de tamamen yeni bir kulvarda.

 

Performans sırasında, masa başında olmak senin için stresli/heyecanlı bir şey mi?

Performasın kendisi heyecanlı bir olay, bir defaya mahsus bir şeyin sergilendiği özel bir buluşma. Zaten öyle olmasa kimse gelip de bu olayı canlı izlemek istemezdi. Masabaşı veya müzik âletin neyse onun başında olmak hepsi aynı heyecan sanırım. Bu sıradan bir rock grubu için de geçerlidir. Yalnız bizim ayrıldığımız nokta, biz deneysel elektronik, noise müzisyenleri, laboratuvarda çalışan, çeşitli oranlarda karıştırdığı materyellerle ve yeni uygulamalarla, farklı bir şeyi o an yaratmaya çalışan bilim adamları gibiyiz. Birbirine çok benzer bir deneysel yaklaşım var.

 

Deneysel elektronik müzik üretimlerine başlamadan önce, daha eskiden herhangi başka müzikal girişimlerin olmuş muydu?

İlk on yıl, yani 1988-1998 arası çok iyi bir müzik dinleyicisiydim. Hemen her şeyi dinledim. Sanırım daha çok biriktirdim, o dönemde çeşitli müzik fanzinleri çıkardım. 1998’de ise kendi müziğimi oluşturma adına başlangıç yaptım. Fiili olarak 1999’da tüm bu düşüncelerimi hayata geçirdim.

 

Müziğinde tesiri olan, ilham veren görsellikler neler? Müziğin müzik dışında nelerden ilham alıyor?

Yeri gelmişken söylemek istediğim bir şey şu ki müzik, çalıştığım alanlardan sadece biri, belki de en önde olanı. Aslında ben görsel-işitsel tüm sanatlar üzerine çalışmalar yapıyorum. Bu yüzden görsel iletişim benim için çok değerli. Müzik dışında video art, multimedya, vb. alanlarda da işlerim var. Müzik dışında ilhamlarım, daha çok bilim, sanat, felsefe, hayata dair her şey. Örneğin, en son projelerimden biri “ANTARKTIKA”, küresel ısınma, dünyamız ve evren hakkında.

 

Performanslarında kullandığın görselleri tasarlarken/uygularken nasıl bir yol izliyorsun?

Bu kendiliğinden gelişen bir süreç. Çoğunlukla belli bir konuda yaptığım müzik, görsel bilgisiyle kafamda oluşuyor. Sanırım bu konuda çok şanslıyım. Bir kısmı da, böyle olursa iyi olur diye sonradan tasarladığım işler de var.

 

Yakın gelecekte Batur Sönmez cephesinde neler oluyor? Yeni haberler var mı?

Yakın gelecekte, Batur Sönmez’in, dünyadaki yeni, çağdaş müzik ve sanat anlayışı paralelinde çok çeşitli plan ve projeleri var. Bunların bir kısmı çok değerli müzisyen ve sanatçılarla Türkiye’de yapılacak ortak projeler. Bir kısmı, yurtdışında yapılması planlanan işler. Ayrıca uluslararası müzik şirketlerinden çıkacak albümler, vs. var.