






MÜZİK ASLINDA BİR GÖSTERİ Mİ? MÜZİĞİ BİR GÖSTERİ HÂLİNE SOKMAK KOLAY MI? İNSANOĞLU KENDİNİ ZANNETTİĞİ KADAR ZEKÎ DEĞİL Mİ? HAKAN’IN 13 YAŞINDA SAHİLDE BULDUĞU ZAVALLI SİBİRYA KURDU KİME AİTTİ?
Hakan: Vayst Ekin! Nbr ya? İşe bak, ayın 29’u.
Ekin: Yıkılmadık, ayaktayız.
H: Ofisteyiz. Yarın dergi çıkıyor. Herkes burada ve karşılıklı oturuyoruz.
E: İlk kez muhabbeti karşılıklı bilgisayarlarda yapacağız Hakan, o yüzden beni bir heyecan aldı.
H: Aynen ya! Mimiklerini görebileceğim. Ve bu arada fark ediyorum ki dergiye girmemiş olan tek yazı bizimkisi. Fenayız. Eee… Diyorsun ki görsellik.
E: Bu ayki konumuz müzik ve görselliğe dair birşeyler.
H: O zaman sormazlar mı Ekin, görselliğini en sevdiğin grup kim? Laaaak.
E: Daft Punk. Deeeeermişim…
H: Soruya gel. Ne saçma, ve ucu açık.
E: Evet, biraz midem bulandı açıkçası cevabını düşünürken.
H: Ben zamanında Hıncal Uluç'a böyle bir soru sorduğumda işten atılıyordum az kaldı.
E: Bir dakika açsana şu Hıncal mevzuunu bir, iyiye benziyor.
H: “Eee… Hıncal Bey şu, şu konuda ne düşünüyorsunuz?” dedim. “Bi dakika, bi dakika” dedi, adamın asabı bozuldu. “Böyle soru olmaz, olamaz,” dedi. “Off” dedim “yandın şimdi Hakan.” Başladı “Sen nerede çalışıyorsun? Senin editörün kim? Bu nasıl gazetecilik? Başlığı verip ‘ne düşünüyorsun?’ diyeceksin, Hıncal Uluç da iki saat konuşacak, sen de röportaj yaptım diye dolaşacaksın” diye bir girdi…
E: Adamın canı resmen soruyu cevaplamak istemiyormuş. Mesela ben de şimdi “Ne biçim soru bu” diye ortalığı dağıtıp muhabbetten kaçabilirim, ama bunu yapmayacağım. Çok fenaymış, içim cızladı, sonra ne oldu?
H: Neyse ki o sırada telefonu çaldı elemanın. Döndüğünde hemen ben girdim lafa, “O zaman” dedim, “şöyle başlayalım…” Ondan sonra rahatladı Hıncal. Neyse zaten onun bir görselliği yok, konumuzla alâkası da yok.
E: Ama güzeldi Hakan, teşekkürler paylaştığın için. Bende biraz fanatizm var, aslında çok önemsemem sahne şovlarını, ama şov var, şov var tabiî.
H: Görsellikle ilgili şöyle bir düşüncem var… Elbette sahnede son derece sade olmak, asıl olanın müzik olduğuna inanmak ayrı bir konu.
E: Ama mesela bir Flaming Lips konserini izlemek çok isterdim. Sen gitmiş miydin?
H: Evet evet, izlemiştim, inanılmazlar. Sahnede hoplaşan noel babalar, uzaylılar, muhteşem videolar, konfetiler…
E: Dev balonlar.
H: Başladıkları anda endorfin salgılamaya başlıyor herkes, gerçekten mutluluk yayıyorlar.
E: Dan Deacon konseri de öyleydi mesela.
H: Dan Deacon hattâ daha iyidi. Çünkü gösteriyle aranda mesafe yok, oradasın, içindesin.
E: Gösteriyi sen yapıyorsun. Görsel ve müziğin uyuşması, birbiriyle ilişki kurması kolay bir şey değil aslında.
H: Kesinlikle değil.
E: Mesela alâkasız müzikle alakasız bir görseli bir konserde bir arada görünce üzülüyorum ben. Yapmış olmak için yapmak gibi bir kafa da olabiliyor ya.
H: Ama şunu demek istiyordum az önce. İşte sadelik, sadece müzik, kostüm yok nasılsam öyle çıkarım sahneye iyi güzel tabiî. Ama müzik en başından beri bir gösteriydi. En ilkel zamanlardan başlayarak kostümlerle, dekorlarla yapılan bir şeydi. Bizim Karacaoğlanlar öyle değildi tabii, onlar ayrı ekol.
E: Evet çok doğru bir nokta.
H: Ama müzik nihayetinde bir gösteriye dönüşebilmeli ve bununla ilgili kötü hiçbir şey yok. Dolayısıyla Rammstein gibi isimleri çok seviyorum.
E: Tabiî Rammstein, Flaming Lips, Daft Punk… Bunlar yuh, çok büyük isimler.
H: Evet fazla abartmadan bu işi daha düşük bütçelerle çok iyi yapan gruplar da var.
E: Bir de şöyle bir şey var. Küçük ölçeklere dönmek gerekirse… Sahnede altı kişilik bir grup, herhangi bir şov yok, ama bir de ekran gerilmiş, orada bir şeyler dönüyor. Kafalar iyice karıştı…
H: Fazla bütünleşmediği zaman anlamsız oluyor, evet. Öyle bir durumda bir anda maç gösterilen bir bara dönüyor mekân. Gözünü ekrandan alamıyorsun. Ekranların zaten böyle bir bokluğu var. Aptal aptal bakıp duruyorsun.
E: Evet ekrana kitlenme olayı çok komik, ekran nerede, hangi ekran olsa kitleniyorsun.
H: Ne zavallı varlıklarız di mi!
E: Yazık ya bize! Kendimizi zekî sanıyoruz.
H: Evet ya, ne öyle, sahnede şovlar falan.
E: Alık alık bakıyoruz her açılan ekrana. Bak mesela aynı mantık kliplerde de var. Müzik ve görüntünün uyuşması ya da uyuşmaması. Mogwai'ın eski bir klibi vardı, parçanın adını unuttum, bulamıyorum da. Animasyondu ve müzikle çok başka kafalarda gelmişti bana, bence olmamıştı. Bana ters!
H: Bana ters diyorsun.
E: Bize ters ya.
H: Ben artık klip falan izleyemiyorum. MTV davayı sattığından beri, müzik yayıncılığı bittiğinden beri. Bilmiyorum neden YouTube açıp klip izleyemiyorum. Aslında müziğin görselliği benim için bayağı hayatımdan çıkmak üzere olan bir olgu olarak masada duruyor. Albüm kapaklarını da pek sık görmüyoruz. Konserlerde de pek numara olmuyor.
E: Ben de televizyondan rastgele çıkan klipleri izlemeyi özlüyorum. Bir tane yerli kanal Show Radyo seçmeleri mi ne? Bir klip yayını yapıyor şu an sürekli. TÜRKÇE POP. Güncel.
H: Evet gördüm. Show Max’da Alem FM'in seçtikleri. Alem FM yaaaa!!!
E: Güncel Türkçe pop klipleri inanılmaz bir görsellik endam ediyor gerçekten de. Tam kilitlik.
H: Ya hakikaten, insanoğlu bu kadar mı salak ya. Yahu kaç yıl oldu müzik klibi sektörünün başladığından beri, hâlâ kalça, hâlâ kadın.
E: Mesela orada gördüğüm kadarıyla, Ozan Doğulu’nun DJ’lik performansında da ayrı bir durum var.
H: Hala saçma sapan danslar! Bana kimse halk bunu istiyor demesin.
E: Harun Kolçak’ın dansı öyle miydi oysa?
H: Harun Kolçak dönüm noktalarından biri ama. Ya ben Harun Kolçak’ın köpeğini bulmuştum Ekin.
E: Ne diyorsun? Ben de bir kere Harun Kolçak’la aynı sirke gitmiştim.
H: Vallahi. Sahilde dolaşıyoruz, tasmalı beyaz bir Sibirya kurdu. İki gün sonra radyodan duyduk Harun Kolçak köpeğini arıyor diye, ulaştık. Geldi aldı adam. Ama çok komikti, abimle beraber bekledik Harun’u…
E: Senin başına geliyor böyle işler.
H: Bir arkadaşıyla geldi.
E: İmza aldınız mı?
H: Köpek kirden simsiyah olmuş, bembeyaz köpek. Harun ve arkadaşı bize nasıl bakmıştı… Of of of...
E: Kötü mü?
H: “Pislikler ne yaptınız ona?” der gibi. Biz de abimle gariban,13 yaşlarımızdayız. Ne imzası!
E: Geçmiş olsun. Ben yanlış anlamışım mevzuyu.
H: Belki para verir diye bekledik ama nafile.
E: Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık Hakan…
H: İşte o yaşta insandan başka her şey oluyor insan Ekin.
E: Kolay gelsin Hakan…
H: Cümlemize…