Bantmag

GRUPTAN ZİYADE BİR SANAT ORGANİZMASINI ANDIRAN HA ZA VU ZU KOLEKTİFİNİN PERFORMANSLARINDA GENELLİKLE KLAVYESİYLE TAKILAN GÜNEŞ TERKOL’UN DA, EKİBİN DİĞER ÜYELERİ GİBİ KİŞİSEL ÜRETİMLERİ GIRLA… 

Kendisi uzun süredir özellikle dikiş makinesiyle harikalar yaratıyor. Meselelerini anlatırken oyuncaklı yollar seçebilen sıcak, özgür ve kafalı bu işlerin dikiş emeğiyle ortaya çıkması insanda başlı başına bir heyecan yaratıyor.

 

Kumaştan pankartlar, desenler, baskılar, ışık kutuları, videolar ya da müzikler, Terkol’un yaptığı her şeyde ortak olan bir şey var: o da mücadelenin hiç bitmeyeceğini, hattâ artarak devam edeceğini bağırarak insanın yüreğine su serpmeleri.

 

Güneş Terkol’un farklı tekniklerle ürettiği işlerini bir araya getiren “Harekete Geçiren Başlıca Güçler” isimli yeni kişisel sergisi Galeri Non’da 17 Mart’a kadar görülebiliyor. Şimdiyse kendisi sorularımızı yanıtlıyor.

 

Sergide Antakya’dan Çin’e katılımcılarla ürettiğin işler de yer alıyor. Biraz bu sanatçı programlarından ve yaptığın atölyelerden bahsedebilir misin?

İlki 2. Uluslararası Antakya Bienali kapsamındaydı, kocaları Arap ülkelerinde çalışan kadın katılımcılarla beş günlük bir atölye çalışması yapmıştık. Sonra İstanbul'da Deniz Ulusoy’la beraber, kadın şiddetine karşı konuşmalar ekseninde gelişen bir atölye düzenledik. Sonuncu atölye ise Chongqing 'de kadın sanatçıların aile ve iş hayatı arasına sıkıştırdıkları hayalleri üzerineydi. Son iki yıl içinde gerçekleşen atölye çalışmaları sonucunda ortaya çıkan pankartlar ve süreci gösteren video ve fotoğraflarla beraber sergileniyor şimdi.

 

İstanbul dışı gezilerde ufuk açıcı ne gibi deneyimler oluyor?

Yeni karşılaşmalar, tanışmalar geliyor öncelikle, ayrıca yaptığın tüm işleri yeniden değerlendirme fırsatı yakalıyorsun. Bir de tabiî alıştığın rutinin dışında olduğun için farklı teknikler, zorluklar ekleniyor.

 

Epey bir süredir dikerek üretimler yapıyorsun. Dikişle ilk ne zaman haşır neşir oldun? Teknik olarak dikiş senin için ne ifade ediyor?

Okul zamanı yaptıklarımı, tuval-kâğıt -boya dışında nasıl olur da başka bir teknikle ifade ederim derken, kumaş parçaları renk parçaları olarak elimin altında birikmeye başladı. Osmanbey'den çok atık kumaş topladım, onlarla birşeyler denemeye başladım. Sonra sera bezleri, tülbentler, hazır baskılı yastık kılıfları vs. kullandım. Başlarda yabancısı olduğun dilde bir kitap yazmaya benzer bir hâlde şekillendi. Aynı şekilde son sergide de yer alan video, serigrafi, light box gibi tekniklerde benzer süreçlerden geçerek şekillendi.

 

Sanatsal üretim yapmak senin için kolay bir şey mi? Yoksa zorlandığın, kendini itelediğin zamanlar oluyor mu?

Defterlere çiziktirdiklerimin, notlarımın, okuduklarımın, dinlediklerimin eskizleri ve denemeleriyle ilerliyorum. Sonra itelemeler, uzaklaşmalarla, üzerine gitmelerle dolu atölye günleri geçirdiğim oluyor.

 

İşlerinde genel olarak, baskıcı güçlere (bunlar toplum, toplumsal kabuller, şehir, haksızlık gibi farklı şeyler olabilir) karşı bir mücadele teması var gibi geliyor. Bunun temelinde neler yatıyor?

Evet, son zamanlarda ürettiğim işler genelde ataerkil otoritenin baskısına, eşitsizliğe, sansür ve şiddete karşı kadın olma hâllerini yansıtıyor, ayrıca hayaller ve mitlerle dolu. Çok katmanlı düşünmeye ve üretmeye çabalıyorum.

 

Mücadele için güç ve umudunu nerelerden alıyorsun?

Dayanışma ve işbirliğinden geldiğini söyleyebilirim. İçinde olduğum Ha Za Vu Zu ve Kırmızı Kart feminist kolektifinin de bunda katkısı büyük.

 

Kolay etkilenen biri misin? Son zamanlarda seni en çok etkileyen şeyler neler?

Geçenlerde gördüğüm, 32 bin yıllık bir çiçeğin yeniden hayat bulduğunu gösteren bir fotoğraf geldi aklıma.

 

“Konser” ve “sergi” arasında sunma ve izleyiciyle paylaşma anlamında ne gibi farklar hissediyorsun? Ya da hissediyor musun?

Hazırlık aşamasında benzer süreçler olsa da, sunum sırasında izleyici etkisinin farkı çok bariz bir şekilde ortaya çıkıyor; konserdeki canlı performansın etkisi hiçbir zaman uzun bir izleme süresine yayılmış sergideki gibi olmuyor. Bir yandan da uzun süre takip ettiğin bir müzik grubunun değişimini takip etmek veya bir sanatçının peşine düşmek arasında pek de bir fark yok. Her biri diğeri için bir model oluşturabiliyor.

 

Ne gibi hayallerin var?

Bir an için durduran bir şeyin peşine düşmek, merak etmek diyebilirim.

 

Sergin 17 Mart’a kadar gezilebiliyor. Sırada neler var? Yeni haberler var mı?

Şu sıralar, Ha Za Vu Zu'nun Nord PTLK adını verdiğimiz stüdyoda düzenlediğimiz etkinlere devam ediyoruz; mart sonu Hazavuzu, Atıl Kunst ve MSÜ Halı Atölyesi’nden öğrenciler ve mezunlarla “Garip Bir Pandik no: 2” adında ortak bir performansımız olacak. http://nordptlk.blogspot.com adresinden etkinliklere ulaşabilirsiniz.

 

http://gunesterkol.blogspot.com/