






BU AYIN İSTANBUL’DAKİ EN HEYECAN VERİCİ KONSERİ HAUSCHKA OLABİLİR. “HAZIRLANMIŞ PİYANO” OLARAK TÜRKÇEYE ÇEVRİLEN ENSTRÜMANIYLA HAZIRLADIĞI 10 ALBÜMLE KENDİNE HAS BİR İFADE BİÇİMİ OLUŞTURAN ALMAN MÜZİSYEN EN SON GEÇTİĞİMİZ YIL SALON DES AMATEURS ADLI HARİKA ALBÜMÜ YAYINLAMIŞTI.
Bildiğim kadarıyla çocukluğunda klasik müzik eğitimi aldın. Seni bu tür avangart/elektronik müziğin içine çeken neydi?
Çocukken bile enstrümanımla bazı deneyler yapıyordum ve ilk grubumu da 12 yaşımda kurdum. Sonrasında uzun süre pop ve hip hop müzikle ilgilendim, ardından yavaş yavaş kendi köklerime döndüm. Nedense evde kendi başıma yaptığım müziği insanlara sunmak konusunda çok utanıyordum. 2000 yılında birkaç tekno şarkı kaydettim, o dönemde elektronika bazlı müzikler yayınlıyordum. Bundan çok fazla etkilendim ve aynısını kendi piyano müziğimde de barındırmaya çalıştım.
Her bir albümün kendine has atmosfere sahip. Bir albüm için fikir ya da konsepti nasıl oluşturuyorsun?
Genellikle hayatımdan yola çıkarak oluşan fikirler oluyor. Bildiğiniz gibi insan her gün yeni birileriyle tanışıyor ya da eski arkadaşlarıyla görüşüyor. Sonra bir kafeye gidiyor ve orada da birisiyle buluşuyor. Bir yere çalmaya gidiyor ve orada sevdiği bir müzisyenle tanışıyor ve birlikte çalışma teklifinde bulunuyor. Bunun gibi bir senaryo olabilir. Ya da eğer bir notasyonla beste yapmak istiyorsam bir grup klasik müzik performansçıları için bazı aranjmanlar yazıyorum. Biraz spontane ve içgüdüselim bu konuda.
Sürekli turnedesin ama her yıl albümler de yayınlıyorsun. Çok çalışıyor olduğun belli. Düsseldorf bu açıdan nasıl senin için? Yaşadığın yerin müziğinde bir etkisi var mı?
Tüm yılımı planlamaya çalışıyorum, bu da seyahatlerin, evde olmanın ve yeni müzikler yazmanın iyi bir karışımı oluyor. Sanırım yeni birşeyler yaratmak benim bir tutkum ve birçok düşünce ve fikirle dolup taşıyorum. Düsseldorf küçük bir şehir ama sanat tarihi çok uzun ve burada üretim çok kuvvetli. Benim yapmayı sevdiğim şey müziğime konsantre olmak, ama burada fazlaca sıkıştırılmış harika bir elektronik müzik sahnesi veya müthiş fotoğrafçı ve ressamlar da var. Burada her şeyi bisikletimle yapabiliyorum ve doğa hiç uzağımda değil.
Bu yıl da birşeyler yayınlayacak mısın? Birkaç ipucu alabilir miyiz?
Amerikalı kemancı Hilary Hahn ile birlikte Deutsche Grammophone etiketiyle mayıs ayında bir albüm yayınlayacağım. “Hazırlanmış piyano” ve keman bazlı bir uzunçalar olacak. Sonrasında da Salon Des Amateurs albümünün dans remiksleri olan bir albüm yayınlanacak. Michael Mayer, Ricardo Villalobos, Max Loderbauer, Matthew Herbert gibi birçok harika müzisyenle birlikte Düsseldorflu Touluse Low Trax ve Stefan Schneide’in remiksleri albümde olacak. Ayrıca nisanda Kenya’ya FatCat için yeni bir albüm kaydetmeye gideceğim.
FatCat Records’ın büyük bir hayranıyım ve onlarla çalışmak nasıl merak ediyorum, biraz bahsedebilir misin?
Harika bir plak şirketi çünkü bazı şeylerin gelişmesine özellikle imkân verirken sürekli seviyeyi yükseltmek ve sanatçının daha başarılı olmasını sağlamak için çalışıyorlar. Onlarla çalışmaya başladığımdan beri daha fazla tecrübe kazandım ve bana birçok konuda yardımcı oldular. Onlarla anlaştığım günden beri hayatım tamamen değişti diyebilirim. Dürüst olmak gerekirse, çevrenizde normal ama deli gibi müzik düşkünü insanların olması olağanüstü bir şey.
Müziğini herhangi bir mekânla ya da bir yerle eşleştirmek çok güç. Bu atmosferik şarkıların yaratıcısı olarak ne tür mekânlarda çalmayı seviyorsun?
Bence birçok konser salonu kendi atmosferine sahip. Kilise ve büyük alanları seviyorum. Eski yerleri ve kendi sosyal gelenekleri olan yerleri de seviyorum, oralarda uzun yıllar önce de insanların oturup müzik dinlediğini hissedebiliyorsunuz. Aynı zamanda modern binalar da çok keyifli oluyor. Londra’daki Barbican’da çalmayı seviyorum. Barbican çok eski değil ama kendine has bir tadı var ve hayranı olduğum bir sürü müzisyen orada çaldı önceden. Belki 50 kişinin “Birşeyler oluyor” diye duyup gelebileceği küçük kulüpleri de çok seviyorum. Yakında çalacağım New York’taki Poisson Rouge da çok sevdiğim bir yer. Bence güzellik değişkenlikte ve bilinmeyenden iyi bir şey yapma mücadelesinde yatıyor. Bu da bir şekilde beni daha fazla şey yapmak için iteleyen bir güç.