Bantmag

BANT MAG. VE ARKAODA’NIN ORTAK KONSER GİRİŞİMİ KULAKTAN KULAĞA, ŞUBAT AYINDA ALIŞILMIŞIN DIŞINDA İKİ USTA MÜZİSYENİ AĞIRLIYOR.

 

Bunlardan biri, 95 yılından bu yana Ipecac ve Tzadik gibi etkili ve önemli plak şirketlerinden yayınladığı çalışmaları ve klasik müzik, caz, folk ve punk’ı bir araya getiren, emsalsiz keman stiliyle sayısız grup ve müzisyen için ilham kaynağı olan Eyvind Kang. Mike Patton, John Zorn, Sunn 0))) ve Beck gibi isimlerle çalışan Kang ayrıca Six Organs of Admittance, Animal Collective, Blonde Redhead, The Decemberists gibi isimlerin albümlerinde konuk olarak yer aldı. Usta müzisyenin, usta vokalist Jessika Kenney ile birlikte 2005 yılından beri devam ettirdiği projesindeyse keman ve vokalin eşsiz bir uyumuna tanıklık ediyor olacağız. Farklı kültürlerin geleneklerinden esintiler taşıyan, meditatif şarkılarıyla, ikili, meraklıları ruhanî bir konsere davet ediyor. Bu davetin öncesinde, ocak ayında Ipecac’tan The Narrow Garden isimli albümü yayınlayan bu usta müzisyene sorularımız yönelttik:  

 

Jessika Kenney ile olan projeniz ve müzikal ortaklığınız nasıl başladı?

Teşekkürler… Bu turneyi iple çekiyoruz ve İstanbul’da çalacağımız için de çok heyecanlıyız. Sana Jessika ve benim hakkında ne anlatabilirim? Yıllar önce bir tiyatro konserinde tanıştığımızda birbirimizden çok etkilenmiştik. Yere düşen vahşî bir elektrik akımı gibiydik. Ama tanışmadan çok önce birlikte çalışmaya başlamıştık. Esasen müzikten proje olarak bahsetmek doğru değildir. Bizim üretimlerimizde ses objeleriyle ilgili hiçbir şey yok, sadece ses hareketleri var. Antik çağları, antik yazıları ve şiirleri seviyoruz. Ayrıca taze ve yeni birşeyler de üretmek istiyorduk, müzik üretmek için, çalabilmek için.

 

O kadar çok müzikal birlikteliklerin, başka grupların albüm kayıtları ve yine başka gruplarla çaldığın konserlerin var ki kendi müziğine odaklanacak zamanı nasıl buluyorsun, merak ediyoruz doğrusu?

Herhangi bir şey için nasıl zaman buluyoruz? Benim için zaman miktarı, enerjinin akışı kadar önemli değil. Bu da zamanın, alışılmış çizgisel saat kavramından farklı bir eksende algılanabileceği anlamına gelir. Bununla birlikte sevdiğiniz şeyleri yapacak zamanı her zaman bulursunuz. Bunu nasıl başarırsınız? Aşk sayesinde…

 

Yapmış olduğun onca müzikal birliktelik içerisinde en sevdiklerin neler oldu?

Çalıştığım her müzisyen en sevdiğim müzisyendir, zira o sırada başka hiçbir şey var olmaz.

 

Noise, deneysel, caz, klasik müzik, folk ve daha nice müzik türünde üretimlerde bulunan, çok yönlü bir müzisyensin. İnsanları veya grupları müzikal eğilimlerine göre etiketlemeyi sevmem ama üretimde bulunduğun bunca müzik türü içerisinde kendini en çok nereye yakın hissediyorsun?

Zor soru, çünkü bu terimlerin hiçbiriyle tanımlanmıyorum ama aynı zamanda saymış olduğun türlerle kendini bağdaştıran birçok müzisyene büyük saygı besliyorum. Mesela “‘caz’” çok zor bir terim. Duke Ellington bile bu terime katılmıyordu. Olaya şöyle bak: konuştuklarımızı yazmak isteseydin, fontlar ve harfler kullanırdın, derginde olduğu gibi. Bir harf değişken olabilir, X gibi. Müzikte de notalar ve semboller kullanılır. Nota boyutsuz bir şey olarak kabul edilir ama bazı özellikleri veya bazı rakamların koordinasyonlarını temsil edebilir. Peki, sesi nasıldır, nasıl tınlar? Bir varlık için bir nota gibi tınlayabilir, başka bir varlığa –mesela bir kuşa– bir melodi gibi gelir, bir böceğe ise koca bir tür gibi gelir. Başka bir varlığa ise, mesela bir kayaya ya da kuma, hiçbir şey ifade etmez. Yani aslında kendimi hiçliğe yakın hissediyorum. Ama her şeye dönüşebilir, bir rüya gibi.

 

John Zorn’un plak şirketi Tzadik ve Mike Patton’ın plak şirketi Ipecac ile yakın bağların var, bu iki plak şirketinden de albümler yayınladın. Tabiî başka şirketlerden yayınlamış olduğun albümler de var. Biraz insanın aklı karışıyor aslında… Senin için bu sistem nasıl işliyor, neye göre belirleniyor albümün nereden çıkacağı?

“Karma gibi” bir şey bu. Bahsettiğin o plak şirketleri, ikisi de yakın arkadaşlarım tarafından yönetiliyor. Bu işi nasıl becerdiklerini bilmiyorum. Bence hepsi deli, bir daireyi kareye dönüştürmeye çalışıyorlar. Çünkü “Bu müziğin duyulması lazım” diyorlar ki, bu da müziğe insanî bir hak olarak baktıklarını gösterir. Sonra da müziği kapitalist bir sistemle yayıyorlar. Ama “Kapitalizm karşıtı olmak” demek sadece dinleyicinin zekâsına saygı duymak ve müzikal diyalogu yavaş yavaş geliştirmek anlamına gelir. Yani hiçbir sistem yok aslında, sadece ruh ve öz vardır. Hayattaki güzelliklere şükretmemiz gerekir. Yani “Birşeyler üretelim, içerisinde yaşadığımız bu dünyaya birşeyler verelim” demekle aynı şey bu.

 

Müziğinin mistik ve folklorik bir derinliği var. Etkilendiğin şeyler içerisinde bunların nasıl bir ağırlığı var?

Teşekkür ederim. Tam olarak ne demek istediğini anlayamadım ama kullandığın “folklorik” terimini “yerel”, “yöreye özgü” olarak algılıyorum. Etkileşimden daha çok bu kelime bana ayinler, Şamanizm, şifa gibi şeyler çağrıştırıyor. Bu anlamda üzerimde büyük etkilerden biri de Rendi, Hafız-ı Şirazi şiirlerindeki gibi.

 

Yeni albümün The Narrow Garden çok yakın bir zamanda yayınlandı. Henüz dinleme fırsatımız olmadı, ama albüm hakkında bize bilgi vermeni çok isteriz… Albümün bir teması ya da bir çatısı var mı?

Tabiî ki… Albüm Barcelona’da canlı kaydedildi. Otuza yakın müzisyen yer aldı kayıtlarda. Ayrıca Jessika, Bassam Saba (ney), Michael Ibrahim (fagot) gibi öne çıkan çalgıcılar ve vokalistler var. Albümün teması, tabiî var ise, “usûller”. Usûllerden kastım eski saray çalgıcılarının, âşıkların usûlleri, Kral Arthur’un zamanındakiler gibi… Nasıl giyinirlerdi? Eski bir çalgıcı olan Guillaume IX’un bir şiiri üzerine çalıştık. Ayrıca genç şair Sulpicia tarafından yazılmış, eski Roma yazıları üzerine de çalıştık. Yazılarında diyor ki “Bir şehirden daha tatlı ne olabilir?” (Dulcius urbe quid este). Albümü bir film gibi tasarladım, doğadan da görüntüler var gibi… Mesela bir âşık sabah uyanıp da dışarı çıktığında, sesleri, kuşları, cırcır böceğini dinleyip de yeni bir şiiri hayal ettiğinde neler olur gibi…

 

Peki İstanbul’da Jessika Kenney ile birlikte vereceğiniz konserden izleyiciler neler beklemeli? "2008 tarihli Aestuarium albümünüzden mi çalacaksınız ağırlıklı olarak?

Albümümüzden farklı olarak konserlerimizde gelenekselden deneysele doğru geçişlere yer veriyoruz. Ayrıca albümde pek yapmadığımız elektroniklere de ağırlık veriyor olacağız. Hafız, Rumî ve Attar gibi eski ustaların yazıtlarına da yer vermeyi düşünüyoruz.

 

Dünyada birçok yere gitmiş olmalısın… Daha önce hiç Türkiye’ye geldin mi? Türk müziğine yakınlığın var mı? 

Yıllar once Bill Frisell ile turnedeyken gelmiştim, çok güzel anılarım var. Cinuçen Tanrıkorur, Tamburî Cemil Bey gibi klasik isimleri severim. Jessika ise Mahmut Güzelgöz sever. İşin rock tarafına bakacak olursak yakın bir zamanda Erkin Koray ile tanıştık. Ortak arkadaşımız Randall Dunn, onu Amerika’dayken bizim eve getirdi. Harika biri. Tabiî her şeyin ötesinde oraya geldiğimizde Türk müzik sahnesi hakkında daha fazla öğrenmeyi umut ediyoruz. Tekrar teşekkürler. 

 

MySpace