Bantmag

BİR TÜR “İNGİLİZ” MÜZİĞİ
BRETON

YAZI: SEMRA UYGUN

İLK BAŞTA ŞU ETİKETLER SİHİRLİ GELDİ: DUBSTEP, ELEKTRONİK, INDIE.

 

     

Sonra Londra’nın güneydoğusunda, isimsiz bir antrepoda yapılan mütevazı bir kayıt ve ilk EP’nin internetten rahatça paylaşılma izninin olması. Müziği seven adamlarla karşılaştığım izlenimini uyandırdı bütün bunlar. The Blanket Rule’u baştan sona dinledim. dansa meyilli ve Morrissey gibi hüzünlülerdi.

 

Müzisyen ve film yapımcısı Roman Rappak ve Adam Ainger; birçok şeyi çalabilen Ian Patterson ve Daniel McIlvenny’le bir araya gelmiş ve Breton’ı oluşturmuş. Dörtlü bir kart oyunu gibi. Kendi deyimleriyle ürkünç ve karnavalvarî. Neden? İşin içinde karanlık sözler, trans dans havası ve protesto olduğu için mi? “The Commission”ın dinlemek, izlemek gerek. “Edward The Confessor”ı sonra “The Well”i…

 

Breton, uzayın yalnızlığında salınan astronotları tanımlıyor. Uzay, cehennemden daha depresif. Aslında adını bir dükalıktan alıyor ama ben onların kapladıkları alana uzay diyorum. Evrensel, dijital ve bas sempatizanı bir tınıya sahip Breton. Farkı hemen hissediliyor. Boş olmayan ve omuzlarınızı hareketlendiren bir müzik dinliyorsunuz. Ritmine iştirak ediyorsunuz. Fütürizmi de dozunda. The Cure, Justice, Sigur Rós, Burial ya da The Knife’tan etkilenen bir grubu tahmin etmek zor değil aslında. Dub’la dans arasında bir yerde ve deneysel anlamına geliyor bu. Ve hüzünlü. Peki olası hızını nerden alıyor? Tabî ki hip hop’tan. Evet, hip hop’tan.

 

Pozitif: Grup felsefesine uygun bir logoları var. Basit bir tasarım ama çok şey anlatıyor. Mesela boşluk.

 

Negatif: Çok yavaş ilerliyor. Çok sessiz ve çok derinden. Hattâ şimdilik nerdeyse sadece Facebook hayran sayfasından.