Bantmag

ANAMUR’DAN İSTANBUL’A GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ TEKNOLOJİK BAĞLANTININ ZORLU FIRTINA KOŞULLARIYLA DEFALARCA SEKTEYE UĞRMASINA RAĞMEN, ÇOK DA AKLIMIZIN ERMEDİĞİ “TEKNOLOJİ” ÜZERİNE KONUŞMAYI BAŞARIYORUZ.  
 

Hakan: Ekinsan bu sefer sana Anamur'dan sesleniyorum. Dışarıda fırtına var. Türkiye'nin en güneyindeki evdeyim ve sabah beridir elektrik gidip geliyor.

Ekin: Vay canına…

H: İnternet gitti mi 2-3 saat gelmiyor. Umarım tamamına erdirebiliriz muhabbetimizi.

E: Burada da fırtına var, her an patlayabiliriz, o yüzden elimizi çabuk tutmalıyız. Hakan sen hiç MP3 satın aldın mı?

H: Hayır.

E: Ben de hiç almadım.

H: Bugün de almadım. Gerçi geçenlerde Aylin MP3 satın aldı. Yaşadıklarını anlatayım. Yağma mağma yok, yalanımız yok, paso indiriyoruz, indiregandi nesliyiz biz ama ne hikmetse Aylin çok merak ettiği bir toplamayı “Hadi bu sefer satın alacağım, indirecek yer aramayacağım” dedi, çıkarttı kredi kartını, girdi numaraları. Bir an duraksadık, birbirimize baktık, birkaç dakika sonra bilgisayara inmişti. Vay anam! O daha önce hiç yüzüne bakmadığımız, klasörlere atıp unuttuğumuz MP3'lerin yanında bir değerlendi… Albümü baştan sona dinlemeler, üzerine konuşmalar.

E: Ha olay psikolojik miymiş?

H: Aslında değil. Ama ilk kez yapınca bir garip oluyor. Yani adamlar haklı, düzen budur artık demiyorum ama evet parasını verince hâliyle biraz daha değerli oluyor meret.

E: Bana dijital formatın satın alınması mantıksız geliyor hâlâ, ama mesela ayda şu kadar parça indirmek için belli üyelikler daha farklı. Ama onda da para nereye n’oluyor falan?

H: Pek fark yok ki aslında

E: Evet yok

H: Albüm satın almak ile MP3 satın almak arasında da fark yok ki. MP3ler daha ucuz, kapağı falan olmadığı için. Dolayısıyla aynı hesaba geliyor.

E: Ama şöyle bir şey var, mesela arşivciysen zaten basılı albümü almak senin için bir şey ifade ediyor, o zaman da dijital format sadece bir araç olarak kalıyor, amaçtan ziyade.

H: Şimdi şöyle düşünelim. Yurt dışında beleşe MP3 bulmak ve indirmek o kadar kolay değil. Ya da insanlar da en azından indirmek nosyonu fazla yok. Bu piyasa da gezegenin Batı yakasına yönelik daha çok.

E: Orada Spotify var zaten, ne indirmesi!

H: E bizim gibiler içinse MP3 satın almak elbette abes oluyor. Ona katılıyorum. Zaten Türkiye, yani biz, mesela sen ile ben, bambaşka bir düzeni temsil ediyoruz. Ama aslında bu sisteme girdiğin zaman mantıklı gibi. Şöyle ki merak ettiğin albümleri “stream” edip dinleyebiliyorsun indirmeden, Amazon'dan, plak şirketlerinin sitesinden, Soundcloud’dan, Spotify’dan. Beğenirsen de gidip satın alıyorsun, ister plağını, ister MP3'ünü.

E: Tabiî, o düzenin neden öyle olduğunu anlıyorum da biz o düzenden bayağı uzağız.

H: Aslında burada düzen aynen devam ediyor, eskiden kopya kaset satın alırdık. Şimdi de yasal olmayan indiregandi yapıyoruz. Gelen gruplara da bayağı söylüyoruz

E: Hepsine söylüyoruz!

H: Sizin bütün albümleriniz var bizde, hattâ yayınlanmamışlarınız bile, indirdik hepsini. Adamlar da şapşal gülümsüyorlar.

E: E onların da çoğu “korsana evet” kafasında zaten.

H: Tabiî canım, başka nasıl yayacaklar ki müziklerini. Ama düzen dışında kalanların cevabıdır bu. Mesela geçen gün Anamur salı pazarına indik. Ekin inanamazsın. Burada 50 bin kişi yaşıyor sadece. Pazarda her şeeeeeey var, çakma makma ama inanılmaz. Tüm butik markalar var. Yani düzen dışında bırakıldığın zaman uyum sağlayamadığın zaman kendi yolunu buluyorsun.

E: Hatırlıyorum, kilosu 1 liraya “passion fruit” denen meyveden de vardı o pazarda.

H: O ayrı. Burda H&M, Moods of Norway gibi markalar var yahuuuu, yıkılıyor pazar. Lacoste ayakkabılar…

E: Moods of Norway ne ola? Havalı bir şey, belli.

H: İşte butik İskandinav markası. Tasarım masarım kasarım ayakları. Fena marka değil ama Anamur'da ne işi var!!! Aloooo! Yeni dünya düzeni sana soruyorum yahu, ne yarattınız? Nasıl bir dünya yarattınız farkında olmadan?

E: Üçüncü dünya.

H: Adam yayladan inip Lacoste çakma ayakkabı satıyor Ekiiiin!.. Neyse gelelim bizim sanal dünyamıza.

E: Popüler müziklere gelince, burada da bir sürü şirket var MP3 satın alma pazarı yaratmaya çalışan.

H: Evet burada da bir düzen kurma çabaları var.

E: Ama çok itici, o kadar ticarî ki. Mesela duyuyorum sağdan soldan, kendi tecrübem yok ama atıyorum bilmemnereden aldığın MP3 sadece Windows'da açılıyor. Özgürleştiriciden ziyade, ticarî gerekçelerden ötürü tamamen kısıtlayıcı bir hizmet. Sanatçıya destek ayağına yiyorlar dinleyiciyi.

H: Ya deveye sormuşlar boynun niye yamuk diye ... O da nerem düzgün ki boynum düz olsun demiş. İşte memlekette neler zaten sadece hizmet için yapılıyor ki…

E: Ama pek de haberdar değilim son teknolojilerden.

H: Kesin vardır birkaç yer ama çoğu nasıl para kırarım, dinleyici elimde tutarım, başkasına kaptırtmam derdinde. Onlar için metadan öte değil. Gerçi bak şimdi TTNET müzik sayfasına girdim beleş online müzik dinleyebiliyorsun, Türkçe, ama bedava, “stream” ediyorsun, Spotify gibi.

E: Yani kim niye alıyor anlıyorum da, bizden geçmiş olsun artık zaten. Böyle bir alışkanlık edinecek hâlimiz yok.

H: Tabiî canım. Ben hâlâ evdeki CD'leri ne yapacağıma yanıyorum. Aldık yıllarca kıro gibi.

E: Sende özel bir CD sevgisi vardı evet, ama şu an sen de CD’nin miadını çok yakın gelecekte dolduracağına inananlardansın değil mi?

H: Bence doldurdu bile Ekin.

E: Doldurdu değil mi? Artık tartışılmıyor bile bu.

H: Maalesef. Müzik dükkânlarında bayağı küçüldü CD reyonları. Aynı şeyler kaset reyonlarının başına gelmişti. Neyse ki kaset yine takılıyor ortalıkta. Bir haysiyetini geri kazandı.

E: Kasetin çok sıcak bir tınısı var kabul de, o biraz format olarak gücünden ziyade nostaljik hissiyatından kaynaklanıyor tabiî. CD'ler için aynı duygusallığı hissedeceğimizi şu an hayal etmek biraz güç. Bir de asıl şöyle bir konu var... MP3'ün satılmaya çalışılması bence son derece zorlama bir ticaret, içinde bulunduğum ortam bana bunu düşündürüyor en azından. Ama geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk, ona bu konuda çok hak veriyorum; insanlar artık MP3 indiregandi yaparken kalitelerini dikkate almalılar. Madem herkes DJ’lik yapacak, çöp gibi MP3lerle yapılmasın.

H: Aynen bence de. Geçenlerde DJ'lik yaparken çaldığım şeyin kalitesinden utandım resmen. Ulan ayı dedim, cimrilik etme, ver parasını indir adam gibi çal hakkını ver parçanın. Tizleri kısmaktan parça marça kalmadı.

E: Artık çok rahat bulunuyor kaliteli format, evet, ben de kendimi eğitmekteyim. E peki ne var ufukta?

H: Ufukta ne olduğunu kimse bilmiyor bence. Birileri buna yön vermeye çalışıyor biz de buna kıl oluyoruz.

E: Hiçbir müziğe sahip olmamak mı?

H: Eskiden müziğe sahip olmak mı vardı Ekin? Millet konserde hayatında bir kere duyduğu parçayı kafasında dinleye dinleye mırıldana mırıldana geçirirmiş hayatını. Neyse. Tahayyül etmek zor. Ama gelecekten tek beklentim güzel müzik, güzel konserler…

E: Güzel fikirler.

H: Bir de güzel bahçeli bir ev, bir araba, bir yat, bir de güzel bir banka hesabı.

E: Ben köpek istiyorum.