Bantmag

VURUP KAÇANLAR
1000 MEXICANS

YAZI: EKİN SANAÇ

1980’LERDE İNGİLTERE TOPRAKLARI TEK YAPMAK İSTEDİĞİ DENEYCİLİKLE AŞIRI DERECEDE POP ŞARKILARI BİR NEBZE DE OLSA BİR ARAYA GETİRMEK İSTEYEN BİR GRUP İÇİN BİLE OLDUKÇA ACIMASIZ TOPRAKLARDI.

 

1000 Mexicans bu sebeple aktif olduğu kısacık süre içinde yola devam etmek için ihtiyaç duyduğu motivasyonun kırıntısını bile alamadı. Konserlerine gelen bir daha gelmiyor, verdikleri röportajlar tamamen kendi kendileriyle dalga geçmek üzerine kurulu parodilere dönüşüyordu. Yayınladıkları yegâne albüm Dance Like Ammunition ve aralarında “The Last Pop Song” ve “The Art Of Love”ın da olduğu bir dizi single’ı bugün dinlendiğindeyse, içinde sakladığı olağanüstü fikirler onları el üstünde tutmak için ikna edici sebepler ve çok daha fazlasını sunuyor. Huysuz synth ve bas melodilerini trompet sololarıyla çarpıştıran Dance Like Ammunition’daki parçalar tipik new wave parçaları olmaktan çok uzaktalar. Davul makinelerinin üzerine eklenen perküsyon fikirleri ve silafonlar onları fazlasıyla aykırı kılıyor. Söz konusu 1000 Mexicans olunca şarkının son dakikasında bir gayda solosunun girmesi de, kendini Sonic Youthvarî distorsiyon cümlelerine emanet etmesi de olası bir durum. Bu noktada her ne kadar müzik erken Depeche Mode ya da Cabaret Voltaire gibi ciddî isimlere yaklaşsa da onları kendi başlarına buyruk bir grup olarak kabul etmek günün sonunda daha doğru geliyor. Zaten sürekli aynı şeyi tekrarlıyorlar: Biz entelektüel bir grup falan değiliz! Pop müzik hakkında inanılmaz şeyler falan söylemek istemiyoruz biz!   

 

Şarkı sözlerinin arkasındaki fikirler Meksika ve oradan yol alan sosyal içerikli mevzularla oldukça bağlantılı ama tamamen soyutlayıcı alanlara da dalabiliyor. Bir anda İspanyolca bir konuşma sample’ı girebiliyor araya. Ne dediğini anlamıyorsunuz ama solist ön tarafta “Bizim senle bir kontratımız vardı!” diye bağrınırken bunun çok da önemi kalmıyor. Tıpkı müzik gibi şarkı sözleri de insanların sert bir şekilde yüzüne çarpmış olmalı ki, grup zamanında “ciddî mi/şaka mı” işkencesinden sıyrılamamış. Plak şirketleri onlara “Yaptığınız çok hoş, aynen devam, ama lütfen bizden uzakta bir yerde!” demiş. Ne yapıp ne yapmadıklarını ise yine en güzel olarak kendileri açıklamış: “Kafamızdan çıkan deneysel fikirleri pop şarkılarına dönüştürüyoruz. Müzik çok farklı tınlasa da bunun bir punk tavrı olduğunu söyleyebilirsiniz. Enstrümanları teknik olarak çalma kapasitesi ya da müzikal zarafetin herhangi bir önemi yok; burada önemli olan canın ne çalmak isterse onu çalma ruhu.” Zaten tüm janrların ötesinde müzik en temelde ikiye ayrılmıyor mu? Punk rock ve punk rock olmayan!