ARTIK EVLERİMİZE ÇEKİLME VE ESKİ FİLMLERİ ÇEVİRİP ÇEVİRİP İZLEMENİN ZAMANIDIR BELKİ DE ARTIK? ZİRA HOLLYWOOD BİR SÜREDİR DÜNDEN KALAN BAYAT EKMEKLERİ YEDİRMEKLE MEŞGUL. PEKİ BU ÜRETİM SIKINTISI NERDE BAŞLADI? DEVAM FİLMİ ÇILGINLIĞI NE ARA BU KADAR ALEVLENDİ?
Bundan yaklaşık 10 yıl kadar önce TRT 2'de yayınlanan ve Ahmet Hakan, Mehmet Açar, Alin Taşçiyan ve Tuna Erdem dörtlüsünden oluşan Beyaz Perde adlı programda sinema yazarı Mehmet Açar, bir film hakkında konuşurken şuna benzer bir cümle kurmuştu: “Artık yeni bir hikâye kalmadı, tüm hikâyeler anlatıldı. Artık mevcut hikâyeleri başka yollarla, yeni anlatım teknikleriyle önümüze getirmenin zamanı.” Açar'ın henüz o günden yaptığı bu tespit, günümüz geniş kitle sinemasının da geldiği noktaya ışık tutar cinsten. Gerçekten de günümüzde tamamen orijinal bir fikirle karşımıza çıkan ya da bize hiç duymadığımız bir hikâye anlatmaya niyetlenmiş filmlerle karşılaşma ihtimalimiz inanılmaz zayıfladı.
Günümüzün geniş kitlelerce “tamamen orijinal” olarak adlandırılan filmleri, Inception gibi tamamen şekle dayalı ve içi doldurulamamış süslü hikâye katmanlarıyla zihin yorarken, sinema yapma işinin özünü ıskalayan örneklere dönüştü. Sinema, milyonları sinema salonlarına çekmek için icat edilmiş bir eğlencelik olup, değil anlatacak yeni bir hikâye, yeni bir fikir bulma işi bile yeterli görülmeye başladı. Sinemayı tamamen bir eğlence aracı olarak yorumlayan bazı yeni seyir eğilimleri (örneğin, üç boyutlu filmler) ve ilerleyen teknik imkânlarla birlikte sinema, her şeyi yapmanın mümkün olduğu bir geniş düzlüğe doğru evrildi ve orijinal fikir telaşı da çoğalarak arttı. Bir fikir birkaç saati kurtarır, iki dakikalık bir fragman iki saatlik bir filmin tamamını anlatır oldu. Tüm bu karmaşa ve itiş kakış arasındaysa büyük stüdyoların sıkça başvurduğu bazı ticarî stratejiler, hepten gözle görülür hale geldi. Ardı arkası kesilmeyen devam filmleriyse, bu hamlelerin başında geliyor kuşkusuz.
Devam filmi işini tamamen bir tembellik belirtisi ya da garantili bir ticarî yatırım olarak ele alıp, kestirip atmak da doğru değil elbette. Richard Linklater'ın Before Sunset'i, Nikita Mikhalkov'un Burnt by the Sun 2 gibi örnekleri ya da Zeki Demirkubuz'un örtük “prequel”i Kader gibi son derece akla mantığa uygun örnekler de var elimizde. Ancak özellikle çizgi roman filmleri ve birtakım tutmuş korku ve komedi filmleri, devam filmi meselesini tatsız tuzsuz ve yaratıcılıktan uzak bir hâle getirmedi değil. Öyle ki iş örneğin Final Destination gibi bir öncülün devam filmlerinde şaka gibi bir hâl aldı. İsmi içinde final sözcüğü geçen bir filme dört devam filmi çekmek ve son ikisini tamamen üç boyut teknolojisine yaslanarak, beyazperde karşısındaki insanlara ufak bir lunapark tecrübesi yaşatma gayretine soyunmak, akla hayale sığar şey değil. Son duraktan sonra dört durağın daha olması ise bir bilim kurgu gerçekliğinde dahi sorgulanabilir şey doğrusu.
Bir de The Hangover Part 2 gibi öncülünü bir kalemde harcayan ve üstüne minik bir tuğla dahi koymayan örnekler mevcut. Bunların listesi ise azımsanmayacak kadar uzun bir hâlde. Öyle ki, ensesi kalın yapımcılar ağızlarını açmış, para yatırdıkları herhangi bir filmleri tutsa da devam filmlerini çekseler diye beklemede... Tüm bunların yanısıra Scream 4 gibi kendi varlığıyla bile dalgasını geçmeyi başaran ve bu devam filmi çılgınlığına kendince bir anlam yükleyen daha sempatik örnekler de yok değil elbette. Buna karşın kendini aşırı ciddîye alan John Rambo, Rocky Balboa gibi filmler de karşımıza çıkmaya devam ediyor. American Reunion gibi “fırsat bu fırsat” diyerek geri dönen ve beklenmedik anda hortlayan seriler de heyecansızlığımızı hepten katmerliyor.
En acısı da Steven Spielberg gibi kelli felli adamların Indiana Jones gibi efsanelerin gözünün yaşına bakmadan canına okuması... Harrison Ford, ancak kendisinin parodisini yapabilecek hâldeyken, kamçısını alıp pişkin pişkin geri dönebiliyorsa, yarın öbür gün bir Back to the Future 4 ile karşılaşmak da kimseyi şaşırtmaz herhalde. Gerçi 23. Bond filmi için heyecanla geri sayanların sayısı azımsanmayacak kadar fazlayken, ne Marty'nin daha uzak bir geleceğe gitmesi, ne de E.T.'nin uzay gemisiyle yeni bir macera için geri dönmesi kimseler için sürpriz olmayacaktır.
Bu pek karanlık tablo içerisinde, yalnızca iş yapmış filmlerin önce ve sonralarını anlatan ya da dizilerden beyazperdeye sarkan filmler de yok üstelik. Artık içlerinde pek de parlak fikirler barındırmayan seriler, paket hâlde önümüze gelmeye başladı. Çoğunun gerekçesiyse birtakım roman serilerine sırtını dayıyor olmaları. Her yeni filmi bir öncekinden daha sıkıcı ve heyecansız The Twilight Saga'nın yanına eklenmesi beklenen The Hunger Games ve Snow White and the Huntsman gibi örnekler, kendiliğinden devam filmli hâlde tasarlanıp parça parça karşımıza çıkıyor. Uyarlandıkları metindeki parlak materyalleri yansıtmakta ne denli başarılı oldukları ya da olacakları meçhul bu filmler, sekiz film boyunca arada takipçisine oldukça sağlam kazıklar atan Harry Potter filmleri kadar bile merhametli davranmayabiliyor seyircisine. Neticede herkesten J.R.R.Tolkien uyarlayan Peter Jackson'ın sahip olduğu yetkinliği beklemek de saflık olur.
Uzun lafın kısası, özellikle Hollywood'dan üzerimize galon galon boşaltılan devam filmlerine açtığımız şemsiye delik deşik olmuş durumda. Yaz kış sinemaların gelecek programları, bildiğimiz karakterlerin yeni maceralarından ibaret. Yavaştan Fransız geniş kitle sinemasını ve hattâ Türkiye'yi dahi etkisi altına almaya başlamış bu akım, hız kaybetmeden yeni örneklerle karşımıza çıkmayı sürdürüyor. Kim bilir, belki de şimdilik zararsız görünen bu alışkanlık, yeni bir neslin sinemaya bakışını, film yapma prensiplerini değiştirecek? Belki de onları üretmeden, düşünmeden, kendini fazla yormadan film yapma arayışlarına itecek? Henüz net bir şey söylemek zor. Söylenebilecek tek şey, bu durumun hafiften içimizi baymış olduğu ve yeni anlatım teknikleri keşfetmekle ilgili inancın tez zamanda tazelenmesi gerektiği...
Bu gidişle biz de kendi devam filmlerimizi kendimiz çeker hale geleceğiz zira. Bakın Merve Kayan ve Zeynep Dadak ikilisi bu ay kendi kafalarına esen devam filmlerini çekti bile. Karşınızda, ismi, konusu, kadrosu ve afişiyle Bant Mag'in yapımcılığını üstlendiği ilk devam filmi...