BİRKAÇ KIZGIN ŞARKI
YAZI: FEVZİCAN ABACIOĞLU
The Who - We Won’t Get Fooled AgaIn
Bu şarkıyla konudaş olan bir kütüphane kitap, bir kamyon film vardır muhtemelen. İlk aklıma gelen Elia Kazan’ın Viva Zapata’sı oldu. Büyük mücadeleler sonucunda baştaki adam alt edilir, “Devrim oldu artık her şey mükemmel olacak” diye beklerken kısa zaman içinde gelenin gideni arattığı fark edilir.
Bir şeyler eninde sonunda değişecekti
Bunu baştan biliyorduk
Tepeden şöyle bir liberalleştirildik
Şimdi dünya eskisi gibi
Tarih değişmedi
Havalı manşetler sıradaki savaşta da yine atılacak
Pete Townshead, şarkının devrim karşıtı olduğu eleştirilerine karşı çıkıyor. “Devrimi kötüleyen bir şarkı değil. İnsanlara sokağa çıkmayı öneriyor. Ama devrim diğer tüm hadiseler gibi tahmin edemeyeceğimiz sonuçlar doğurabilir. En iyisi beklediğiniz şeyi beklememeniz olacaktır.”
Kısaca devrimi kutladıktan hemen sonra tadını çıkartmak yerine tetikte beklemeye çağırıyor bizi.
“Yeni patronla tanış, eskisinin aynı.”
Rage AgaInst The MachIne - KIllIng In The Name
1991 yılında Los Angeles’ta Rodney King isimli siyahî vatandaş dört polis memuru tarafından öldüresiye dövülür. Polisler mahkemeye çıkıp suçsuz bulunduktan sonra şehirde büyük ayaklanmalar patlak verir. Los Angeles, göçmenler tarafından altüst edilirken Rage Against The Machine altı ay sonra çıkacak olan ilk albümünü hazırlıyordur. Grup bu sırada bütün bu olanlar üzerine bir şarkı yazar.
“Arma takanlar, haç yakanlardan farksızlar” (Arma takanlardan kastı polisler, haç yakanlardan kastı da Klu Klux Klan) diye başlar “S..tir git! Bana söylediğini yapmayacağım” diye biter. Polis şiddetine ve onu kollayan sisteme dümdüz gider. Üstüne hem albüme ismini verir hem de grubun alâmet-i farikası olur.
“Killing In The Name” bugün polis karşıtlığını aşmış, her türlü karşıtlığın sembolü olmuş bir şarkı. Şarkının çıkışından yıllar sonra Philadelphia polis sendikası gruba karşı bir boykot çağrısında bulunur. “Bu grup açıkça polis memurlarına karşı şiddeti savunuyor. Bu bir nefret grubudur, müzik grubu değil.”
Bob Marley - I Shot The SherIff
Bu neşeliymiş gibi tınlayan ama sözleri pek neşeli olmayan şarkı bana hep Albert Camus’nün Yabancı romanını hatırlatıyor. Katil, maktulü öldürdüğünü kabul ediyor ama –ne değişecekse- yanlış anlaşıldığını söyleyip sebebini açıklamaya çalışıyor. Şarkı gerçek hayattaki bir olaya direkt olarak parmak basmasa da göçmenlerin hergün yaşadıklarına sıradan bir örnek ve kişisel bir isyan hikayesi.
Şarkıda birinci ağızdan konuşan kimse (Bob Marley diyelim) Şerif John Brown tarafından hergün tekrar tekrar taciz ediliyor. Birgün şehir dışına çıkarken John Brown, tacizin sınırını aşıp adamımızı vurmaya kalkıyor ama bizimkinin refleksleri daha hızlı olduğu için ölen John Brown oluyor.
Şarkıda hikayesini anlatıyor. Muhtemelen bir mahkemeye değil de kamuya anlatıyor. “Şerifi vurdum tamam ama şerif olduğu için vurmadım, bana yaptıkları yüzünden vurdum. Hem ben vurmasam o beni vuracaktı.”
DİNAR BANDOSU - TERZİ FİKRİ
14 Temmuz 1980’de Ordu’nun Fatsa ilçesinde Nokta Operasyonu adında küçük bir 12 Eylül provası yapılır. Belediye Başkanı Fikri Sönmez, nam-ı diğer Terzi Fikri başta olmak üzere ilçeden yüzlerce insan tutuklanır ve işkenceye maruz kalır. Şarkıya gelince, şarkı bir Can Yücel dizesiyle başlar (Kendisi Terzi Fikri zamanında Murat Belge, Ünsal Oskay ile birlikte Fatsa’da halk şenliklerine katılmıştır), Hasan Hüseyin şiiriyle devam eder. Arada “Fatsa Alegre Alegre Fatsa” diye bir dize girer. Bizim Fatsa gibi yerel yönetimle yönetilip devletin tarumar etmediği, üstüne Dünya Sosyal Forumlar’a evsahipliği yapan Brezilya’daki Porto Alegre Eyaleti’ne selam mahiyetinde…
The Clash - The Guns of BrIxton
“En çok cover’lanan şarkılar” listesinde tepelerde kendine rahatça yer bulabilecek bu şarkı meşhur Brixton ayaklanmalarının baş tacıdır. 1981’de patlayan, literatüre Kanlı Cuma diye geçen ve sonraki yıllarda tekrarlanan tüm göçmen hareketlerinin sesi olmuştur. 1979 sonunda single olarak basılmış. The Clash’in diğer şarkılarının aksine sözler ve vokal bassçı Paul Simonon’a ait. Ekşisözlük’te yazdığına göre konserlerde bas gitarı Strummer çalıyormuş.
Şarkı dinleyicisine sürekli sorular sorar. “Kapını kırdıklarında. Dışarı nasıl çıkacaksın? Ellerin hava da mı? Yoksa tabancanın tetiğinde mi?”
Simonon sorular sorup bütün Brixton’ı isyana çağırırken bir de Amerika’nın Yılmaz Güney’i olarak sayabileceğimiz Jimmy Cliff’e göz kırpar. The Harder They Come filminde hem gangster olarak hem de müzisyen olarak tüm gönüllere taht kuran Cliff, devrim mücadelesi için Küba’ya kaçmaya çalışırken öldürülür ve film biter. Ölümü sırasında Guns of Brixton’da dediği gibi ellerini kaldırmış vaziyette değil, silahının tetiğindedir.
NIna SImone – MIssIssIppI Goddam
Aktivist Medgar Evers’ın bir Klu Klux Klan üyesi tarafından (O zamanki ismiyle White Citizens Council) öldürüldüğünü duyan Nina Simone’un ilk tepkisi bu şarkıyı yapmak olmuş. “Kendi kendime yalanladığım bütün gerçekler âniden yüzüme çarptılar. O anda 1963 yılında, Amerika’da bir siyah olmanın ne anlama geldiğini tam olarak anladım.” “Mississippi Goddam” de tıpkı “I Shot The Sheriff” gibi sözlere dikkat etmediğiniz zaman ne kadar neşeli olduğunu düşünebileceğiniz bir şarkı. Lakin sözleri de bir o kadar hiddetli. Bir şeylerin yumuşatılmasından korkan Simone, “Sıradaki şarkının adı Mississippi Goddam. Ve her sözünü gerçekten kastediyorum.” diye başlıyor şarkıya. Şarkının bir stüdyo kaydı yok. Carniege Hall’da 1964’te verdiği bir konserin kaydından dinliyoruz. “Bütün ülke yalanlarla dolu. Hepiniz sinekler gibi ölecek ve öleceksiniz. Sizlere artık güvenmiyorum. Bana diyip duruyorsunuz ki ‘Yavaş ol.’”
Bandista - HAYDİ BARİKATA
İspanya İç Savaşı’nda yer alan anarşistlerin meşhur marşı “A Las Barricadas”ın Türkçe çevirisi. “Barikatlar yolları kapatır ama zihinleri açar” diyen İspanyalı anarşistlere Bandista küçük bir ek yapıyor. “Haydi barikata! Haydi barikata! Ekmek, adalet ve özgürlük için.” 20. yüzyılın başında Polonya’da işçilerin marşı olmuş, 30 yıl sonra İspanya’da tekrar hayat bulmuş bu marş. Bandista’nın söylediği Türkçe versiyonu en basit talepleri dile getirip yol gösterişiyle memleketimizin güzide isyan şarkıları arasında kendine yer açmıştır.
Johnny Osbourne - 13 Dead (NothIng SaId)
1981 yılında Londra’nın New Cross bölgesinde doğumgünü partisi yapılan bir evde yangın çıkar ve doğumgünü kızı dâhil 13 kişi ölür. İlk polis raporları, eve dışarıdan bir saldırı olduğunu söylese de sonra fikir değiştirilir ve yangının evin içinden çıkartıldığı sonucuna varılır. Buna inanmayan binlerce kişi sokaklara çıkar ve “13 kayıp var ses yok!” diye slogan atar.
2001’de polis, kundakçılığa dair izler bulduğunu söylese de hiç kimse tutuklanmış ya da soruşturulmuş değil. Johnny Osbourne’un şarkısı da konu üzerine yazılmış tek şarkı değil. Benjamin Zephaniah’ın “13 Dead” ve Linton Kwesi Johnson’ın “New Crass Massakkah”ı da mevcut.