Bantmag

NEW YORK'UN SINIRLARI ZORLAYAN DENEYSEL NOISE ÜÇLÜSÜ BLACK DICE'IN BİRİCİĞİ VE GRUBUN GÖRSEL VARLIĞININ SORUMLUSU BJÖRN COPELAND'İN SANATI DA TIPKI MÜZİĞİ GİBİ AĞIR GÜRÜLTÜLÜ BİR TEMSİLİ KOVALIYOR.

 

Björn Copeland’in ürettiği sesler için kulaklara tıkaç, imajlar için gözlere koruyucu elzem... Pre-internet döneminde büyümüş neslin son temsilcilerinden biri olan Copeland’in popüler kültürün her şeyi hızla kirleten yağmalarına, underground temalara duyduğu aşkla evrim geçirttiği yaratımları yalnızca grubuyla yaptığı müzik için değil, şimdinin şiddetli ortamı için de ideal bir görsellik ortaya koyuyor. Björn bize çöpçülük potansiyeli, New York’taki tahtakuruları ve yaratıcılığının sırları hakkında bilgiler veriyor...

 

Küçük yaştan itibaren sanatla iç içe olacağını biliyor muydun?
Birşeyler yapmak her zaman hoşuma gitmiş, ailem de hep bu konuda bana destek çıkmıştır. Beni ve kardeşlerimi sanata ve underground müziklere yönelten harika komşularla büyüdük. Kendimi başka bir şey yaparken düşünemiyorum bile.

 

Bir işe nasıl başlarsın? Senin için bu anlamda tanımlı bir süreç var mı?
Genellikle eğer bir iş ya da bir şarkı onu en başta tasarladığım gibi neticelenirse mutsuz olurum. Malzemelerle oynadıktan sonra birşeylerin şekillenmesini severim. Sanırım bu anlamda doğaçlama takılmak gibi bir şey. Bir şey kasıtsız olarak gözünüze takılır ve ona cevap vermeye başlarsınız. Heykel türü bir şey yaparken her yanımda birşeylerin olmasını severim. Onlara karşı hissizleşene kadar her gün bakarsın neticede. Bu başlamak için iyi bir noktadır.

 

Tıpkı yaptığın müzik gibi, yaptığın işlerde de çok fazla tekrar öğeleri kullanıyorsun. Tekrar neden çekici senin için?
Tekrar seni trans hâline getirebilir. Mükemmel olmayan imajları tekrarlamayı ve bir değişimi anlatmayı seviyorum, sanki bir animasyonun karelerine bakıyormuşsun gibi... Tekrar eden imajlar tıpkı ses gibi bir ritim yaratabilirler. Bu anlamda stüdyoda yaptığımla Black Dice’ın üzerinde çalıştıkları arasında hep paralellikler görüyorum.

 

İşlerinde çok fazla sağdan soldan toplama şey de kullanıyorsun. Sürekli eşya toplar mısın? Stüdyonda bu anlamda çığırından çıkmış bir yığın var mı?
Sağdan soldan toplanan şeyleri kullanmaya bayılıyorum. Eskiden sürekli sokaktan birşeyler toplar ve stüdyoya yığardım. Neredeyse altı yıl boyunca hiç temizlemediğim, epey görkemli olduğunu söyleyebileceğim bir dağınıklık vardı. Ama oradan taşındım ve sonra da böyle hacimli şeyleri koyabileceğim bir alanım olmadı. Öte yandan, New York’ta inanılmaz bir tahtakurusuortamı var. Tahtakuruları on yıla kadar takılabiliyor ve kitapların içinde, her yerde yaşayabiliyor. Çöpçülüğümü gözden geçirmemde tahtakurularının da etkisi oldu. Yeni stüdyoma çok kısa süre önce taşındım, ama şimdiden orası bile acayip kalabalıklaşmış durumda.

 

Bugünü düşündüğünde başka nelerden ilham alıyorsun?
Benim için aldığım ilhamın büyük kısmı arkadaşlarımın yaptığı şeylerden geliyor. Black Dice stüdyodaki fikirleri büyük ölçüde etkiliyor. Grup olarak seyahat etmek ve insanlarla iletişim kurmak bana yeni görsel projeler üretmek için enerji veriyor. Günün büyük bir kısmı kendimi izole etme eğilimim var. Adam gibi konuştuğum tek insanlar grup arkadaşlarım ve karım. Ama hepsi kendi başlarına o kadar harika şeyler yapıyorlar ki, fikir geliştirmek için mükemmel bir grup insan oluyorlar. New York o kadar çok insan ve fikirle dolu ki, etrafta yürümek ve fikir üretmemek epey zor. Reklamlar ve pop kültüründen ambale bir hâle geliyorsun. Bu benim için bir odak noktası; bu pisliği değerli ve gerçekten ilgi uyandırıcı bir şeye dönüştürmeye çalışıyorum.

 

Yaptığın müziği sunmak ve onla bağlantı kurmanın ötesinde albüm kapağı tasarımının görsel dünyada bugünü yakalamak, yansıtmak gibi bir sorumluluğu olduğunu düşünüyor musun? Çünkü senin kapakların bunu yapıyor...
Albüm kapağının herhangi bir sorumluluğu olduğundan emin değilim. Benim için ve büyüdüğümüz birçok grup için albüm kapağı ortaya biraz daha fikir koyma fırsatı sadece. İnternet öncesi büyümüş biri olarak, albüm kapağı grupla ilgili ipucu vermeye yarardı. Ortada olmayan bir müzik alanında çalıştığımız için, ben her zaman albüm kapağında bir şekilde müziğe dair bilgi vermeye çalıştım. Belki onu deneysel albüm toplama diyarından çıkarmaya, insanlarla bağlantı kurdurmaya, geldiğimiz yere bir adım daha yakınlaştırmaya çalıştım.

 

Sanat dünyası içinde ne gibi ideallerin var? Ticari işlere nasıl yanaşıyorsun?
Yalnızca beni heyecanlandıran şeyler yapmaya çalışıyorum. Buna yoğunlaştığımda her şey iyi oluyor. Ama ne zaman ki yaptıklarımın sanat dünyasına nasıl oturduğunu anlamaya çalışayım kendimi kaybolmuş hissediyorum. Bunu düşünmemeyi tercih ediyorum. Ticarî işler benim için ilginç oluyorlar. Ben ve biz işlerimizde pop kültüründen kalma o kadar fazla enkaz kullanıyoruz ki, onları yeniden dünyaya sokuşturmak anlamlı geliyor. Olayı iki taraftan da görebilmek gibi.

 

Bugünlerde seni en çok hangi müzikler gaza getiriyor?
Çok fazla değişik şey dinliyorum. Çoğunlukla Eric’le YouTube’dan yaptığımız karışık kasetleri dinliyorum. Büyük oranda hitlerden oluşuyorlar. Beastie Boys, Germs, Marvin Gaye, Cymande, Dire Straits, Grateful Dead, Feelies, Marcia Griffith, Funkadelic, Tronics, Television Personalities, Moby Grape, Lothar and the Handpeople, Bobby Brown...

 

www.bjorncopeland.com